15 Temmuz 2010 Perşembe

İnsan ırkı ne zaman tükenecek


İnsan ırkının ne kadar ömrü kaldı? İşte bilimadamlarından insanlığın yok olacağı tarih...
4.6 milyar yıllık Dünya'da şimdiye kadar hayatını sürdüren tek canlı insan değildi. Paleontolog Richard K Bambach'ın yayınladığı makaleye göre; Dünya'daki canlı türlerinin soyu, her 27 milyon yılda bir aniden tükeniyor.

Bilimadamının açıklamasına göre bu fosillerin biyodeğişimiyle ilgili olarak kanıtlanmış durumda. 27 milyon yılda bir yaşanan bu tükenişi bazı bilimadamları Güneş'in çevresinden onunla beraber dönen Nemesis'e bağlıyor. Teoriye göre Nemesis 27 milyon yılda bir kuyruklu yıldızların çokça bulunduğu bir bölgeye giriyor ve kuyruklu yıldızların Güneş Sistemi'nin içerisine doğru yönelmesini sağlıyor. Gökten gelen kuyruklu yıldızlar ise Dünya'daki yaşamı bitiriyor.

İnsanoğlunun 27 milyon yıllık hayatının daha 16 milyon yılı bulunuyor, tabii ki bu süreye kadar insanlık kendi kendini bitirmezse...

CHIP Online yorumu:
Bizce bu teori tartışmaya açık durumda; çünkü 500 milyon yıldır yaşayan bazı canlıların devamlılığı gözlendiğinde böyle bir olasılığın ne kadar gerçekçi olduğu bir soru işareti olarak karşımızda duruyor...

Apple'ı böyle hack'lemişler!


Apple'ın başına gelen hack'lenme vukuatı, bakın kullanıcıların başına ne işler açmış...
Apple App Store'un hack'lenmesinin etkileri ortaya çıkmaya başladı. App Store üzerindeki bir yazılım satıcısı bu işlemi kötü amaçlarla kullanmış.

WiiSHii Network isimli satıcının satışları birdenbire büyük patlama yaptı ve onu App Store'da oldukça yukarılara taşıdı. Kullanıcı hesabı ortaya çıkan Harper Reed gördüğü fatura karşısında çok şaşırdı.

Reed 34 adet WiiSHii uygulaması satın almış ve 168.89 dolar harcamış görünüyordu ama bu alışverişi kendisi yapmamıştı. Aldığı uygulamalar ise Çin seyehat rehberleriydi. Üstelik hem Çince, hem İngilizce versiyonlarını satın almıştı.

Şimdi Apple'ın bu sorunu nasıl çözeceği merakla bekleniyor...

11 Temmuz 2010 Pazar

Ya Apple başka şeyler yapsaydı?


Teknoloji dünyasının ikonunu başka sektörlerde düşünün!


Hayal gücünün sınırı yok. Silikon vadisinin ikon şirketini, yine aynı kişeleriyle farklı bir sektörün içine sokun. Bakalım bu galeridekiler sizin aklınıza geldi mi?

Bazı gelenekleri (klişeleri) kullanıcıların eline düşünce ortaya gerçekten komik bir sonuç çıkmış.

Ya Apple başka şeyler üretseydi?


Cupertino, Kaliforniya'da, yani Silikon Vadisi olarak bilinen yerde ikon bir şirket var. Kendine has kültürü, yaşayışı, çalışma tarzı ve müşteri portföyüyle beraber. Bu şirketi siz de çok iyi biliyorsunuz, Apple.

Apple ne yapıyorsa, hangi ürünü piyasaya sürmeye karar veriyorsa ortalık karışıyor. İnsanlar yeni bir ürün çıkmadan evvel mağazaların önünde uzun kuyruklar oluşturuyor. Çok uzun kuyruklar. Ürüne ilk sahip olan kişiye adeta Rock yıldızı muamelesi yapılıyor; basın ilgili kişiden kısa da olsa birkaç kelime koparmaya çalışıyor. Açıkçası Apple, ürünlerine sahip olan kullanıcıların "ayrı bir zümreye" ait olduğunu hissettirmekte oldukça başarılı.

Daha önce de söylendiği gibi, "Apple ne zamandan beri bir din haline geldi?" Aslında bu üzerinde gerçekten düşünülmesi gereken bir cümle.

Pekala, firmanın her icadının adeta olay olduğunu belirttik. Son 10 yıllık süreç içerisinde ürünler isimlendirilirken başa gelen "i" harfi, genel kullanıcılar arasında sağlam bir trend oluşturdu (iPhone, iPod, iPad, iMac).

Peki, ya Appla aynı çizgide ilerlerken teknoloji değil de başka işlerle uğraşsaydı? Kullanıcılar tarafından hazırlanan bu alternatif ürünler çok hoşunuza gidecek.

Unutmadan ekleyelim, yandaki resimde gördüğünüz ürün bu espiri ve hayal ürünü değil; bilakis 1976 yılında Apple tarafından ilk üretilen, kişisel bilgisayarların atalarından, Apple I.

iFibrillator


Apple'ın üretebileceği taşınabilir elektroşok cihazı. Yolda yürürken birden arkadaşınızın kalbi teklerse fazlasıyla ihtiyacını hissedebilirsiniz.

Bu arada ekran görüntüsü iPod reklamlarından birisine ait. Tabii sedyede yatan adam hariç!


iKlozet


Kişiselleştirilmiş klozette gelinen son nokta bu olsa gerek.



iLighter


Sigara için ya da içmeyin hiç fark etmez, bu ürün kesinlikle evinizde bulundurmanız gereken cinsten. Zippo mu, iLighter mı? Tercih tabii ki çok açık








Kare pikselin mucidi herkesten özür diliyor. Neden mi?..

Belki pek farkında değilsiniz ancak her gün gözünüzün önüne gelen dijital görseller büyük bir kalite kısıtlaması altında. Bunun sebebi ise tahmin ettiğinizden çok daha yaygın; kare pikseller!

Peki bunun sorumlusu kim? 50 yıl önce ilk dijital görseli oluşturan Russell Kirsch. Küçük oğlunun resmini taradıktan sonra, 1 ve 0'ların çıktısını nasıl alacağına karar veren Kirsch, tercihini kare piksellerden yana yaptı. Şimdi yıllar önce yapmış olduğu bu hata için özür diliyor.

Ancak vermiş olduğu bir röportajda kendisine göre "Mantıken tek olasılık bu değildi." O zamanki teknoloji Kirsch'i 176 x 176 pikselle kısıtladı. Ancak piksellerin şekli tamamen kendisinin arzuladığı şekilde olabilirdi. Sonuç olarak tercihini kare piksellerden yana kullandı, yani kendi tabiriyle; "En başından beri bu konuda herkese 'acı çektiren' son derece aptalca bir karar."



Kirsch, iyileştirmeler yapmak için halen çabalıyor. 1957 yılında dijital görselleri çizgiler içine hapsetmiş olabilir. Ancak görsellerin daha yumuşak hatlara sahip olmasını sağlayan farklı piksel şekilleri üzerinde çalışıyor. Yeni teknoloji piksellerin üzerine bir çeşit maskeleme yapıyor ve her birini 6 yardımcı piksele bölüyor. Görselin ihtiyacına göre pikseller üçgen ya da dikdörtgen gibi şekilleniyor.



Aslında araştırmacıların halihazırda benzer görsel iyileştirme teknikleri bulunuyor, ancak bunlar daha çok karışık matematiksel formüllerden yola çıkılarak kurulmuş sistemler. Kirsch'in basit, maskeleme bazlı "tedavisi" geleceğin dijital görsel teknolojisi olabilir, ya da tarihe gömülebilir; ancak en azından dünyanın kare piksellerle acı çektiğine daha fazla tanık olmaz.

Google kendi çiftliğini kuruyor


Facebook'un Zynga ile gösterdiği başarının farkında olan Google, gelecek yıl kullanıcılarına sunacağı Google Games oyun portalı için Farmville'in sahibi Zynga'ya 200 milyon dolar yatırım yaptı.

Arama motoru devi Google, Gmail, Google Docs ve Google Translate gibi servisleriyle arama motorunun da ötesinde büyük bir platform. Onlarca farklı servisi bulunan Google, gelecek yıl da Google Games ile kullanıcılarının karşısında olacak. İnternet üzerinden çeşitli oyunların oynanabilmesine imkan verecek olan Google Games, bu amaç doğrultusunda Zynga ile ortak hareket edecek.

Bu paralelde hareket eden Google, Zynga ile gizli bir anlaşma imzalayarak Farmville, Mafia gibi popüler oyunların sahibi Zynga'a 200 milyon dolar yatırımda bulundu. Oyun bölümünü açarken Zynga'nın gücünden de faydalanmak isteyen Google'dan bu konuda resmi bir açıklama henüz yapılmış değil.

Karizmatik bilgisayar işlemcileri yeniledi


Dizüstü bilgisayar modelleri yeni işlemcilerle kendini yeniliyor. Intel'in Core i3 ve i5 modelleri yerli bilgisayar markaları tarafından hızla kullanılmaya başladı. Exper, Karizmalar, Intel'in yeni Core işlemcilerinin yanı sıra; 15.6 inç büyüklüğündeki WXGA ekranı, 1 GB'lık ATI Radeon HD5470 güçlü ekran kartı ile dikkat çekiyor. Intel Core i5 ya da i3 işlemci seçeneği, 8 GB'a kadar artırılabilen DD3 RAM desteği ile eğlenceyi dört duvar arasından sokak ve sahillere taşıyor. Karizmalar'ı ön plana çıkan bir diğer özelliği ise, eşsiz ve geniş ekranında yüksek tanımlı (High Definition) videoyu oynatabilmesi. HDMI çıkışı ile LCD TV'ye de bağlanıyor.

10 Temmuz 2010 Cumartesi

Kulaklık ‘cep’te radyasyon riskini 10’da 1’e düşürüyor


Türkiye’de telefonların sağlığa zararlarıyla ilgili testlerinin yapıldığı BTK laboratuvarları Daire Başkanı Ejder Oruç, kulaklığın elektromanyetik dalga seviyesini azalttığını iletti
Türkiye’de satılan cep telefonlarının çevreye, sağlığa zararlı olup olmadığını araştırmak üzere Ankara’da Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) bünyesinde kurulan laboratuvarların başındaki isim Ejder Oruç, tüm modellerin detaylı incelendiğini, sağlığa ve çevreye tehdit durumlarında işin bertarafa kadar gittiğini söyledi.
Oruç, şu anda 10 farklı modelde 70 bin telefonun ‘bertaraf’ için sırada beklediğini belirtti. 10 modelin biri DECT telefon, 1’i sabit hatlı telefon, 8’i ise cep telefonu.
Çoğu Çinli olan bu 10 firmanın işi mahkemeye taşıdığını belirten Ejder Oruç, bu yüzden ilgili marka isimlerini kamuoyuna duyuramadıklarını, mahkeme aşamasının uzun sürmesinden dolayı da piyasadaki bu kapsamdaki telefonları toplatıp, imha edemediklerini ifade etti.
Oruç, Türkiye’de bugüne kadar teknik düzenlemelere aykırı 40 bin cihazın bertaraf edildiğinin altını çizdi.
Türkiye’ye 2008 yılında 15 milyon adet cep telefonu, 2009 yılında 12 milyon telefon, 2010 yılının ilk 6 ayında da toplam 5.5 milyon cep telefonu girdiğini belirten Oruç, yüzlerce farklı markanın bulunduğunu, bu markaların tüm modellerinin de Türkiye’ye girişin ardından teste tabi tutulduğunu ifade etti.
AB kuralları gereği ‘serbest dolaşım’ anlaşmasıyla, Türkiye’ye giriş öncesi bu testlerin yapılmadığını, ürünlerin satışı sısarısnda testlerin yapıldığını belirten Oruç, her bir model için ilgili testin 40 günü bulduğunu anlattı.

Yerli markalar hızlı büyüyor
Ejder Oruç, Çin menşeili, Türk firmaların bu ülkede kendi markalarıyla ürettirdikleri telefonların ağırlıkla cep telefonu ürünleri içinde risk grubunda olduğunu belirtti. 2008’de Türkiye’de bu kapsamdaki ürünlerin pazarın yüzde 16’sını oluşturduğunu anlatan Ejder Oruç, 2009 yılında bu rakamın yüzde 30’lara kadar çıktığını, 2010 yılının ilk yarısında da yüzde 28’lerde seyrettiğini anlatıyor.



15 derecelik açıyla tutun
Elle tutulduğunda telefonun tamamen yüze temas etmemesini, 15 derecelik açıyla konuşulmasını öneren Ejder Oruç, manyetik dalgaların kulaklık kullanıldığında elle kullanıma göre 10’da 1 seviyelerine indiğini belirtti. Oruç, Bluetooth kulaklık kullanımında 6’da 1’lere düşüldüğünü iletti. Mikrofonlu kulaklık 5-15 TL, Bluetooth kulaklıklar 15 -75 T’den satılıyor.



‘İran test için geliyor’
BTK Teknik Düzenleme ve Standardizasyon Daire Başkanı Ejder Oruç, merkezin AB normlarına ve uluslararası kalite standartlarına uygun olduğunu açıkladı. 2007’de 4.8 milyon euro’luk yatırımla kurulan ve yatırımın yüzde 75’i AB fonundan karşılanan bu merkez Hacattepe Üniversitesi’ndeki teknoparkta kurulu. Çoğunluğu mühendis 33 kişi çalışıyor. Laboratuvarlarda elektromanyetik dalga, SAR, çevreye verilen zarar testleri yapılıyor.
Ejder Oruç, İran, Azerbaycan gibi ülkelerden de talep geldiğini önümüzdeki dönemde bu ülkelerin de içinde bulunduğu yabancı ülkeler adına testler yapabileceklerini açıkladı. Oruç’un verdiği bilgilere göre burada başta otomobil olmak üzere birçok farklı ürün grubunun da testlerinin yapılması mümkün.



Cep telefonu 5 milyarı aştı
Dünyada son 18 ayda 1 milyardan fazla yeni cep telefonu hattının kullanıma açıldığı, böylece kullanımdaki cep telefonu sayısının da 5 milyarı aştığı belirlendi. BBC’nin aktardığı İngiliz Wireless Intelligence şirketinin araştırmasına göre, birçok ülkede kişi başına birden fazla mobil telefon hattı bulunuyor. Uzmanlar, 4 milyar hat sayısının 2008 sonunda aşıldığını, 6 milyar mobil telefon hattı sayısına da 2012 ortasında ulaşılacağını tahmin ediyor.

9 Temmuz 2010 Cuma

Bluetooth 4.0: Sonunda Resmi Olarak Duyuruldu!



Cep telefonlarında ve hayatımızda belirli sıklıklar ile kullandığımız kablosuz veri aktarımı teknolojisi Bluetooth’un yeni sürümü 4.0 onaylandı. Önceki sürümlerine göre çok daha hızlı ve daha aktif bir veri aktarımı sunacak olan Bluetooth 4.0, çok daha düşük güç harcayıp minimum 25 Mbps seviyesinin altına düşmeyecek. Bluetooth Special InterestGroup tarafından yapılan resmi açıklamada, Bluetooth 4.0 yongalarına sahip olacak telefon ya da dizüstü bilgisayarların yıl sonunda piyasada olabileceği belirtildi.

5 milyar cep telefonu!


Dünyada sadece son 1,5 yılda bir milyardan fazla yeni cep telefonu hattının kullanıma açıldığı, böylece kullanımdaki cep telefonu sayısının 5 milyarı aştığı bildirildi.

İngiliz Wireless Intelligence şirketinin araştırmasına göre, birçok ülkede kişi başına birden fazla mobil telefon hattı bulunuyor.

Uzmanlar, 4 milyar hat sayısının 2008 sonunda aşıldığını belirtiyor ve 6 milyar mobil telefon hattı sayısına da 2012 ortasında ulaşılacağını tahmin ediyor.

Mevcut 5 milyar cep telefonu sayısının, mobil telefonların kişisel bilgisayar sayısının üç katı olduğu anlamına geldiğine işaret eden uzmanlar, küresel mobil telefon hatlarının yüzde 47'sine sahip Asya-Pasifik bölgesinin bu büyümenin ana kaynağı olduğunu kaydediyor.

Mobil telefon uzmanları, tüm dünyada 1994'ten beri 10 milyardan fazla cep telefonu, pazarın devi Nokia'nın tek başına 3,4 milyar cihaz sattığını belirterek, bunun da 5 milyar telefonun insanların çekmecelerinde bir yerlerde durduğu anlamına geldiğini söylüyor.

Sektör uzmanları, cep telefonunun yeryüzünün "en bereketli" tüketici elektronik cihazı olduğuna işaret ediyor.

Facebook'a şok!


"Facebook o kadar büyük ki" haberlerini hatırlıyor musunuz? Galiba artık onları unutma vakti...

Dünyanın en büyük sosyal ağı olan Facebook'un aktif kullanıcı sayısı beklenmedik bir şekilde düştü.

Amerika'daki aktif üye sayısı Inside Facebook'un yayınladığı rakamlara göre 7.8 milyondan yaklaşık 7.5 milyona düştü. 320.800 Aktif ziyaretçilik düşüş, Facebook'un Amerikan pazarında doyuma ulaştığı yönünde değerlendiriliyor.

18-44 Yaş arası kullanıcıların Facebook ile ilgili olarak çıkan gizlilik skandallarından etkilendiği tahmin ediliyor.

Işın Kılıcı Savaşı Gerçekten Başladı


Işın kılıcına çok benzeyen bir lazer üreten Wicked Lasers adlı firma, George Lucas'ın hışmına uğradı. Ancak Wicked Lasers'in buna karşılığı gecikmedi. Gerçek hayattaki ışın kılıcı düellosu nasıl oldu?
Işın Kılıcı Savaşı Gerçekten Başladı

Dış görünüş olarak ışın kılıçlarına benzemesinin yanı sıra tutulduğu yeri yakabilme ve göze geldiğinde geçici körlüğe sebebiyet verebilme gibi özelliklere sahip olan bu lazer Wicked Lasers'in resmi sitesinde "şimdiye kadar yapılmış en tehlikeli lazer" olarak tanımlanıyor.

Lucas'ın ihtarnamesi

Spyder III Pro Arctic'in hem tehlikeli olması, hem de ışın kılıçlarına bu kadar benziyor olması, Star Wars filmlerinin yaratıcısı George Lucas'ın da dikkatini çekmiş ve Wicked Lasers'e bir ihtarname göndermiş. Gönderilen ihtarnamede, Pro Arctic Laser'in, telif hakları Lucasfilm'e ait olan ışın kılıçlarına benzetildiğinin açık olduğu dile getiriliyor.

İhtarnamenin devamında Pro Arctic'in çok tehlikeli bir ürün olduğu, körlüğe ve yanıklara yol açabileceği, eşyalara ve canlılara zarar verebileceği, bu sebeple de ürünün toplatılması gerektiği belirtiliyor.

Hangisi ışın kılıcı?

Bunun üzerine Wicked Lasers bir basın açıklaması yaptı ve Lucas'ın iddialarına, 200 $'a satılan Pro Arctic ile Star Wars'taki ışın kılıçlarının farklarını ortaya koyarak cevap verdi. Açıklamada Pro Arctic'in en yüksek 1 Watt gücünde olduğu, buna karşın ışın kılıcının 1 milyar Watt güce sahip olduğu ve Pro Arctic'in sonuz uzunlukta lazeri varken, ışın kılıcının lazerinin boyunun sınırlı olduğu belirtildi.

Bunların en sonunda ise Wicked Lasers çok zekice ve sert bir karşılaştırma daha yaptı. Firma, Pro Arctic Laser'in gerçek bir ürün olduğunu öte yandan ışın kılıcının ise sadece bir hayal ürünü olduğunu söyledi.

Wicked Lasers'in sitesine ya da ürünle ilgili yaptığı promosyonlara bakıldığında Star Wars ya da ışın kılıçlarına dair hiçbir ifade yer almıyor. Buna rağmen Lucasfilm tarafından gönderilen ihtarnamede ürünün Star Wars'la hiçbir alakasının olmadığının açıklanması isteniyor.

Sonunda o da hack'lendi!


Önce YouTube hack'lendi, sonra Apple... Ama hiç kimse bu sitenin de hack'leneceğini tahmin edemezdi.
Sanal korsanlığın karanlık sularında fırtınalı günler yaşanıyor. Arjantinli bir hacker olan Ch Russo, iki ortağıyla birlikte dünyanın en popüler torrent sitesi olan Pirate Bay'in güvenlik açığını yakalayarak kullanıcı listesini ele geçirdiğini açıkladı.

Krebs adlı güvenlik blogunda yayımlanan söyleşide, Pirate Bay'de yazılımdan kaynaklanan birden fazla zaaf keşfettiklerini söyleyen Russo, bu zaaflardan yararlanarak 4 milyon üyeye ait kullanıcı adı, e-posta adresi ve internet sayfası gibi bilgileri ele geçirdiğini açıkladı.

Russo, bu bilgileri Amerika Müzik Endüstrisi Birliği (RIAA) ve Amerika Sinema Filmi Birliği (MPAA) gibi kurumlara satmayı kısa bir süreliğine düşündüğünü, ancak vazgeçtiğini söyledi.

Peki amacı neydi?

Korsanla mücadele etmek için en küçük kozu bile değerlendirmeye dünden razı kurumların ele geçirmek için ödeyebileceği miktarı elinin tersiyle iten Russo, amacının para kazanmak değil, insanlara bilginin o kadar da iyi korunmadığını göstermek olduğunu açıkladı. Russo'nun asıl amacı, bu olayı kullanarak ürettiği Impassioned Framework adlı güvenlik yazılım paketini tanıtmak ve şirketlere satmak.

Pirate Bay'in 4 milyon kullanıcısı rahat bir nefes almış olmalı. Konuyla ilgili Pirate Bay'den gelen tek yorum ise, siteye girmeye çalışan kullanıcıların karşılaştığı, güvenlik açıklarını kapatmak için yapılan bakım çalışmasına dair mesaj.

8 Temmuz 2010 Perşembe

Hangi anti-virüs?

Sizce en çok hangi anti-virüs kullanılıyor? Bedava mı, paralı olan mı tercih ediliyor? İşte cevaplar.

Artık neredeyse, en azından bir antivirüs programı kurulu olmayan bilgisayar yok. Opswat değişik bir araştırma yapıp kullanıcıların paralı mı yoksa bedava olan antivirüs programlarını mı tercih ettiklerini öğrenmek istedi. Opswat'ın araştırmasının odak noktası ingilizce konuşulan pazarlar oldu.

Araştırmacı firmanın bulduğu sonuçlara göre; Symantec ve McAfee gibi paralı programlar piyasaya hükmetmiyor. Tam tersine kullanıcılar bedava olan antivirüs programlarını tercih ediyorlar.

Piyasadaki antivirüs programlarının %42'sini oluşturan bedava ürünlerin en çok kullanılan dört tanesi ise şöyle; %11.45 oranında
Avast Free Antivirus, %9.19 ile Avira AntiVir Personal Free Antivirus ve sırasıyla %8.6 ve %7.48'lik oranlarla AVH Anti-Virus Free ve Microsoft's Security Essentials.

Paralı programlar ise bunları düşük yüzdelerle takip ediyor; Avast'ın paralı antivirüs programı %5.4, Kaspersky Internet Security %4.48 ve Norton AntiVirus %4.24.

Faresiz fareye hazır olun!


MIT'den Fluid Interfaces Group yani akıcı arayüz grubunun geliştirdiği en son proje oldukça ilginç.

Grup kablosuzun da ötesinde "görünmez fare" üzerinde çalışıyor. Fiziksel bir cihaz olmadan, kullanıcı elinin altında fare varmış gibi çalışıyor.

Bu bir infrared ışın ve algılayıcı sayesinde başarılıyor. Böylece elin yeri takip ediliyor. Kullanıcı elini fare kullanırmış gibi hafif büktüğünde sistem hareketleri ve tıklamaları algılamaya başlıyor.

Henüz araştırma projesinden öteye gitmeyen bu icadın prototipi 20 dolara maloluyor. Videoda nasıl çalıştığını kendiniz görebilirsiniz...

6 Temmuz 2010 Salı

Virüslerin tarihi


İlk kez 1944 yılında dillendirilen bilgisayar virüslerini geçmişten bugüne mercek altına aldık.
Bugün milyonlarca bilgisayar kullanıcısını etkileyen ve bir türlü çözüme kavuşturulamayan bilgisayar virüsleri, uzun yıllardır kullanıcılarının ortak derdi olmayı sürdürüyor. Bu süre içinde virüslere karşı birçok uygulama geliştirilmiş olsa da, virüslerin tamamen ortadan kalkması hiçbir zaman söz konusu olmadı.

Kimi zaman kullanıcıları dosyalarından eden, bilgisayarları çökerten ve çoğunlukla hacker'lara hizmet eden virüslerden anti türde araçlarla kurtulmak bir yana, kullanıcıların bilinçli bir internet kullanıcısı olması son derece önemli; zira özellikle büyük bir virüs yuvası olan internette aslında hiçbir zaman güvende olmadığınızı hatırlatmak isteriz.

Ancak bu makalemizin konusu virüslere karşı geliştirilen ve bilgisayarları koruyan antivirüs veya benzeri araçlar değil. Biz bu kez daha çok virüslerin tarihçesine inmek ve geçmişten bugüne kat ettiği yolu gözler önüne sermek istiyoruz. İlk kez virüs ne zaman ortaya çıktı ve en tehlikeli virüslerin bugünkü durumunu nasıl değerlendirmek gerekir?

Şimdi isterseniz geçmişten bugüne virüslerin tarihini mercek altına alalım.


İlk kez 1944 yılında görüldü

Teoride ilk kez virüs kelimesi 1944 yılında dile getirildi. O yılların önde gelen matematikçilerinden biri olan ve nükler enerji alanındaki çalışmalarıyla dünyanın yakından tanıdığı John von Neumann, bilgisayar virüslerinin varlığından ilk kez 1944 yılında bahsetmişti.

"Tehory of self-reproducing automata" olarak da bilinen eseriyle dikkat çeken Neumann, bilgisayarlar ile inan aklı arasındaki farkı irdeliyordu.

Virüslerin kendi kendine çoğalan bir bilgisayar kodu olduğuna ilk kez değinen isim olan Neumann, sanki o yıllarda bugünün halini görmüş gibiydi. Zira virüsler çok yoğun bir şekilde çoğalması bir yana, gerçekten de kimseye ihtiyaç duymadan da bilgisayarlara yayılabiliyor.


Yıl 1960...

Neumann'ın bu konuşmayı yapmasının ardından geçen 20 yıl, onu haklı çıkaracaktı. Aynen Neumann'ın bahsettiği türde bir virüs olan Creeper, internetin atası olarak da bilinen ARPANET aracılığıyla 60'lı yıllarda ilk kez ortaya çıkmıştı.

Peki Creeper o yıllarda bilgisayarlara zarar verebilmiş miydi? Bu sorunun cevabına kesin bir dille hayır diyebiliriz; zira Creeper sadece ekrana "I'm the Creeper, catch me if you can" yani "Ben Creeper, yakalayabiliyorsan yakala" şeklinde bir metinle ekranlara geliyordu. Bu şekilde Creeper'ın bilgisayarlara bulaştığı anlaşılıyordu. Ancak Creeper'ın bunun dışında bilgisayarlara herhangi bir zararı olmadı.

1974 yılına gelindiğinde virüsler daha da tehlikeli bir noktaya yaklaşmıştı. Wabit isimli virüs, Creeper'ın aksine artık kullanıcıların canını epey sıkacak türdendi. Sürekli kendini çoğaltan ve sistem kaynaklarını tüketinceye kadar bu işlemi devam ettiren virüs, sistem çökmelerine sebebiyet veriyordu.


1982: Elk Clone

Bilgisayarların çökmesine sebep olan Wabit, ilk tehlikeli virüs olarak da bilinir; ancak bu virüsler yayılma şansı bulamadığından kullanıcılar için hiçbir zaman ciddi bir tehdit oluşturmamıştır. Ancak 1982 yılına gelindiğinde artık binlerce kullanıcıyı etkileyen bir virüs de artık kapıyı çalmaya başlamıştır.

82 yılından önce bilgisayarlar farklı işletim sistemlerini kullandığından aynı işletim sistemini kullanan geniş kitlelere ulaşmak mümkün değildi. Ancak Apple'ın yavaş yavaş etkisini hissetirmeye başladığı 80'li yıllarla birlikte, birçok kişi Apple etiketli bilgisayar satın almaya başladı.

Bu da virüslerin aynı sistemi kullanan binlerce kişiye daha kolay bir şekilde ulaşabilmesine ön ayak oldu. Elk Cloner ismi verilen bir program, disketleri kullanarak yaygınlaşmaya çalışıyordu. Creeper'a benzer şekilde bilgisayarlara zarar vermeyen Elk Cloner, ekranda beliren bir mesajla kullanıcıları selamlıyordu.


Ve Windows kullanıcılarıyla buluşuyor

1995 yılından günümüze artık milyonlarca kullanıcı Windows işletim sistemlerini tercih ediyor. Elbette milyonlarca insanı tek çatı altında birleştiren böylesine bir işletim sistemini hedef alan virüslerin sayısı da oldukça fazla oluyor ve virüsler hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde kitlelere ulaşabiliyor.

İnternetin doğmasıyla birlikte ise virüsler yeni bir dönemin kapılarını aralıyor. İnternete bağlı her bilgisayara bulaşmaya çalışan sayısız virüs, kullanıcıların bilgisayarlarına artık çok daha kolay bir şekilde girebiliyor ve istediğini yapabiliyor. Bir dönem disketleri kullanmak zorunda kalan virüsler, artık yaygınlaşmak için sadece internete bağlı bir bilgisayara ihtiyaç duyuyor. Özellikle kendini güvenlik yazılımlarıyla koruma altına almayan kullanıcılar, virüslerin ilk hedefi olmaktan kurtulamıyor.

1995 yılına kadar Microsoft Word'ü kullanarak yayılan makro virüsleri etkisini gösteriyor. Daha sonra e-mail yoluyla yayılan virüsler, anlık mesajlaşma yazılımlarına kadar sokulmayı başarıyor. Napster, Limewire ve Bittorrent platformları da virüslerin uğramadan geçmediği kalabalık platformların başında yer alıyor.


Virüslü iPod isteyen

Hatta virüsler artık bilgisayarı bırakıp diğer cihazlara da bulaşmaya başlıyor. USB hafızalara bulaşan virüsleri bir yana bırakacak olursak, virüslü iPod'ların 2006 yılında satışa sunulması hafızalara kazındı.

Virüsler her ne kadar hızla çoğalıyor olsa da, artık virüslere karşı savaş veren güvenlik yazılımları da mevcut. Ancak elbette bu yazılımları tek başına kullanmak hiçbir zaman yeterli değil; zira internette tıklanmaması gereken bir link'e tıklamak ya da güvenilir olmayan bir içeriği bilgisayara indirip çalıştırmak tamamen kullanıcının insiyatifindedir ve güvenlik yazılımlarının bu tip durumlarda herhangi bir kurtarıcı etkisi yoktur.

Virüslerin birinci tercihi her zaman yaygın kullanılan ve popüler olan araçlara saldırmaktır. Windows, milyonlarca kullanıcının ortak seçimi olduğundan her zaman virüslerin hedefindedir ve bundan sonra da bu tablo farklı olmayacaktır. Buna paralel şekilde Linux'un az popüler olması da virüslerin bu işletim sistemleri için daha az geliştiriliyor olması anlamına gelir.

World of Warcraft Ücretsiz Oluyor



İnternet üzerinden oyun oynama çılgınlığı, MMORPG'ler (Bu kısaltmanın açılımı; Massive Multiplayer Online Role Playing Game) ile 2000'li yılların ikinci yarısında iyice tavan yapmıştı. Bu sektörün lideri konumunda ise uzun süredir, Blizzard'ın, Warcraft adlı oyunundan esinlenerek geliştirdiği World of Warcraft adlı oyun yer alıyor.



World of Warcraft, milyonlarca kullanıcıya sahip, aylık belli bir miktar ücret karşılığı oynanabilen bir oyun. Hatta deyim yerindeyse tam bir çılgınlık. İnsanlar bu oyunu sadece oynamıyor, üst level karakterlerini satarak adeta ticarete dönüştürüyor.

Ücretsiz Olabilir

Oyunun baş tasarımcılarından Tom Chilton, yaptığı bir açıklamada yıllardır piyasada bulunan WoW'u değerlendirdi ve oyunun geleceği hakkında ipuçları verdi. Chilton yaptığı açıklamada, "5 senedir bu oyuna aylık ücret ödeyen kullanıcılarımız var. Yıllardır en kalabalık MMORPG ünvanını taşıyoruz. Elbette ki bir süre sonra aylık ücret talep etmeyi bırakabiliriz" dedi.

Bu tür bir açıklama, yıllardır WoW oynayan oyuncuların, oyunun içine daha fazla girmesini ve daha fazla vakit geçirmesini sağlayacak. Uzmanlar ise bu durumun kontrolden çıkabileceğinin üzerinde duruyor. Şu haliyle bile hayatlarını World of Warcraft'a harcayan oyuncular olduğu biliniyor.

Üye sayısının düşmesiyle birlikte firma eğer oyunu ücretsiz yaparsa, World of Warcraft çılgınlığının nasıl bir hal alacağı ise merak konusu.

iPhone 4 işten kovdurttu!


iPhone 4 ile ilgili çok farklı bir haber: Bir cep telefonu yüzünden işinden atılan adamın hikayesi.

Bir Best Buy çalışanı, telefonlarla dalga geçtiği videolar yüzünden işinden oldu. Youtube'da yayınlanan videoda açıkca iPhone fanatikleriyle dalga geçiliyordu.

Videoda bir çizgi ayı, çizgi bir domuza iPhone 4'ü soruyor. Domuz, iPhone 4 kalmadığını söylüyor ve ayıya Evo 4G satmaya çalışıyor. Bu arada da iPhone 4 ile dalga geçiyor.

Videoda Best Buy'ın adı ya da çalışanın ismi geçmese de bir şekilde izi Best Buy çalışanı Brian Maupin'e kadar sürüldü. Associated Press'in haberine göre de Maupin, Best Buy'daki işinden uzaklaştırıldı.

5 Temmuz 2010 Pazartesi

Jobs inadım inat diyor!




Steve Jobs'un ne kadar inatçı bir ptron olduğunu muhtemelen biliyorsunuz. Bilmiyorsanız, işte kanıtı
Steve Jobs, son günlerde oldukça gelişmeye devam başlayan Blu-ray teknolojisini Mac'lerine almamakta oldukça kararlı. Jobs'ın okuyucularıyla olan etkileşimini ve onlara her zaman cevap vermeye çalıştığını biliyoruz. İşte bir e-postasında da Blu-ray konusunda şu şekilde cevap veriyor; "Blu-ray gün geçtikçe atası olan CD'ye daha da çok benzemeye başladı. Yani internetten indirilebilen formatlara yenilecek."

Buna karşılık bir MacRumor okuyucusu bunun normal bir zaman aralığında değil ancak uzun vadede mümkün olabileceğini söyleyince Jobs yine şu cevabı verdi;"Hayır, özgür, tatminkar ve erişilebilir olması indirilebilen formatları uçuran şeydir. Ve indirilebilen film piyasası da artık Hulu gibi özgür veya iTunes gibi kiralanabilir piyasalara daha çok yaklaşıyor. Bu yüzden filmleri ya da TV dizilerini kimse depolamak istemeyecek."

İndirmek ya da indirmemek!

Bir yazılımı internet indirmek ya da dükkandan satın almak... Sizin tercihiniz hangisi?

eğişmiyor ve internetten dijital olarak satın aldığınız oyunlarda o sıcaklığı bulamıyorsanız yalnız değilsiniz. Ipsos MediaCT adlı bir araştırma firmasının 1.000 kişinin üzerinde yaptığı ankete göre; katılımcıların %64'ü fiziksel kopyayı dijital kopyaya tercih ediyor.

Bu orana karşılık %63'lük kesim gazetelerini ellerine alıp okumayı seviyorken %45 ve %51'lik kesim film ve müziklerinin fiziksel kopyalarını tercih ediyorlar. Ipsos MediaCT yöneticisi Ian Bramley konu hakkında şunları söylüyor; "Oyunların fiziksel kopyalarının uzun ve iyi tasarlanmış bir tarihi var. Ve bu kafa yapısının değişmesi oldukça zor. Bazı tüketiciler için de, bir dükkanın içinde gezip oyunlarını almanın büyük önemi var."

4 Temmuz 2010 Pazar

Oyun bozan: Apple ve Google


Telekom, siyaset, medya, hukuk ve ekonomideki geleneksel oyunun yerini, Google ve Apple gibi devlerin başını çektiği internet medyası, online reklam, ödeme sistemi ve dijital oyun alıyor

İnternet yaşam tarzı geleneksel iş yapma tarzını baştan sona değiştiriyor. Geleneksel rekabet kurallarının yerine internette çok taraflı oyun başlıyor. Hermes hem işbirliği hem de rakip oluyor. Telekom şirketleri yoğun rekabet, artan altyapı maliyeti ve vergilerle baş etmek zorundalar. Üstelik hep kârlı olmak durumundalar. Google ve Apple gibi firmalara yatırımcılar daha fazla güveniyor. Çünkü internette paraya dönüşen reklam, uygulama ve dijital şarkılar da bu firmalara gidiyor. Yani dijital oyunun kuralını Apple ve Google gibi firmalar koyuyor. Binlerce kilometre fiber optik kablo yatırımı olan telekom şirketleri değil, internette milyonlarca kullanıcı bilgisini ve alışkanlıklarını elinde tutan Apple ve Google gibi şirketler değer kazanıyor. Her ülke mevcut ceza hukukunu internetin doğasına uygun olarak düzenlemek zorunda kalıyor. Bu konuda tek başına hareket etmek mümkün değil. Kullanıcılar sosyal ağlar üzerinden yeni kullanım alanı ve internet hukuku yaratıyor. Geleneksel kanunlarla kurulan oyun ve ezber bozuluyor. ABD, Avrupa Birliği, Çin, Brezilya gibi farklı rejim ve dillere sahip ülkeler bu yeni siyaset ve kamuoyu etkileme aracıyla kuralları yeniden belirliyor. Bazen işin boyutu Google'ın Çin devletine karşı manifesto yayımlamasına da neden oluyor. Mevcut düzende ülkelerin kalın duvarlarla örülü vergi düzeni ve nakit akışı politikaları var. Bu vergi sistemi Apple iTunes Store, Google Adwords gibi internet uygulamaları ile delik deşik oluyor.

Cep telefonlarına 'sır perdesi'


Yerli bir firmanın geliştirdiği filtre sistemi, cep telefonu, bilgisayar ve televizyon gibi cihazların ekranlarındaki görüntülerin kullanıcısı dışında görülmesini engelliyor.

Bu sayede cep telefonlarındaki mesaj ve numaralar ya da bilgisayar ekranındaki yazışmalar başkaları tarafından okunamıyor.

AVM Sağlık Hizmetleri yöneticisi Dr. Mehmet Yağmur, ilginç buluşun, endoskopi cihazının görüntüleme ayarlarıyla uğraşan firma teknisyeni tarafından tesadüfen yapıldığını anlattı.

Yürüttükleri çalışma sonrası, filtrenin uygulandığı ekrandaki görüntülerin çıplak gözle görülemediğini, sadece özel renkli bir gözlük takıldığında görülebildiğini fark ettiklerini kaydeden Yağmur, şu bilgileri verdi:

''Bu filtre sistemini daha sonra cep telefonu, bilgisayar ve televizyon ekranına da uyguladık ve başarılı olduk. Filtrenin takılı olduğu cep telefonunun ekranı tamamen boş gözüküyor ve hiç bir bilgi yer almıyor. Örneğin mesajlar, yapılan ve gelen aramalar hiç bir şekilde başkaları tarafından okunamıyor. Aynı şekilde bilgisayar ekranına takıldığında, buradan yapılan yazışmalar, görüntüler dışarıdan belli olmuyor. Bunları ancak özel gözlüğü takanlar görebiliyor.''

Söz konusu gözlüğün, güneş gözlüğü gibi renkli camlara sahip olduğunu kaydeden Yağmur, ''Ancak mutlaka bu gözlüğün ayrı bir şekilde kullanılması gerekmiyor. Kişinin kendi kullandığı güneş ya da numaralı gözlüğe de görüşe imkan sağlayan donanım yüklenebiliyor'' diye konuştu.

KORSAN FİLMLE MÜCADELE
Filtrenin, sinema salonlarında film korsanlığına karşı da kullanılabileceğini belirten Yağmur, ''Sinema perdesine bu cihaz takıldığında, artık video çekimiyle görüntüleme endişesine gerek olmayacak. Böyle bir çekim yapıldığında boş bir sinema perdesinden başka bir şey görülmez'' ifadesini kullandı.

Yağmur, sistemin maliyetinin son derece düşük olduğunu, bunun kullanım oranına bağlı olarak daha da düşebileceğini sözlerine ekledi.

BBC: Türkiye, Google ile savaşıyor

Türkiye ile servislerinden büyük bir kısmına erişilemeyen Google arasındaki gerginlik, BBC’ye “Türkiye, Google ile savaşıyor” şeklinde yansıdı.

İngiliz yayın kuruluşu BBC haberinde, Türkiye’deki internet erişimine getirilen sınırlamalara dikkat çektiği haberinde Türkiye’de daha önce on yedi defa geçici yasakların uygulandığı ancak, 2008’de mahkeme kararıyla Youtube’a erişimin tamamen yasaklandığı vurgulandı.

“DÜNYANIN EN AĞIR İNTERNET SANSÜRÜ”

Hükümetin istatistikleri yayınlamayı reddetmesine rağmen, “internette sansüre hayır” kampanyası düzenleyenlerin, Türkiye’de 4 binden fazla siteye erişimin yasak olduğunu söylerken bunun dünyadaki en ağır internet sansürü olduğunun altını çizdikleri belirtildi.
BBC, Youtube ile beraber Google’un popüler uygulamalarından pek çoğuna erişimin engellenmesi emrini verenin kimliğini öğrenmenin oldukça güç olduğunu da yazdı.

Bu arada, haberde, internette uygulanan sansür konusunda Türkiye’deki pek çok kurum ve yetkilinin de görüşüne yer verildi.
Türkiye’deki iç mimarlık ve tasarım ofislerinden Bravoİstanbul’un kurucularından Özlem Pekel, “Elektronik posta ve bağlı olduğumuz sunuculara erişememeye başladık. Üç senelik ödememizi yapmıştık ve bu konuda hiçbir endişemiz yoktu ancak, şimdi hiçbir şey ödememiş gibi, engellenmiş bir hesaba ödeme yapmış gibi görünüyoruz” şeklinde konuştu.

Hükümetin ise, Google’u vergilerini ödememekle suçladığını kaydeden BBC, Google’un, Türkiye dahil, Avrupa’daki işlemlerini İrlanda’dan yürüttüğünü ve vergilerinin büyük bir kısmının orada ödendiğinin altını çizdi.

BBC, Google’un vergi ödemediği diğer ülkelerin de potansiyel birer şikayetçi olabileceklerini belirtirken de Türkiye’nin vergi gerekçesiyle “sansür sopası”nı gösteren ilk ülke olduğuna dikkat çekti.

“MAHKEME KARARININ ETKİSİNDEN RAHATSIZ DEĞİLİM”

Öte yandan, haberde, Google’a yönelik şikayetlerinin önemli bir bölümünün arkasında olduğu öne sürülen, Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Tansel Çölaşan’ın değerlendirmelerine de yer verdi. Çölaşan, şikayetlerini mahkemeye iletmekten dolayı pişman olmadıklarını ifade ederken, “Bizim için Atatürk, demokrasi ve kadına eşit haklar sağlanmasının simgesi. Bu, ona saygı duymakla ilgili bir durum. Bu nedenle, mahkeme kararının etkisinden herhangi bir rahatsızlık duymuyorum” diye konuştu.

“BUNLAR HAKARET İÇERİKLİ VİDEOLAR”

Öte yandan BBC, Telekomünikasyon İletişim Daire Başkanlığı İnternet Daire Başkanı Osman Nihat’ın ise, “Kişisel fikrimi soracak olursanız, cevabım farklı olacaktır. Ancak resmi bir görevli olarak söyleyebilirim ki, bu mahkemenin kararıdır ve ortada bir yasa var. Ben de bu kararı ve yasayı uygulamak durumundayım. Bunlar hakaret içerikli videolar, onların da,
bunu görmesi ve kurallara uyması gerek” sözlerini de aktardı.
BBC ayrıca, Türkiye’de Google’a ait servislerin bir aydan beri bloke edildiğini ya da sınırlandırıldığını belirtirken, “ufukta bir çözüm görünmediği”ni ekledi.

3 Temmuz 2010 Cumartesi

Dikkat! Yanma tehlikesi...


Dikkat! Yanma tehlikesi...
PC devi uyardı: "535.000 dizüstümüzün aşırı ısıdan dolayı yanma tehlikesi var!"

Sony'nin yaptığı açıklamaya göre; satılan 535.000 dizüstü bilgisayar bir yazılım sorunu yüzünden fazla ısınıp yanma tehlikesiyle karşı karşıya. Şirket şimdiye kadar 39 adet buna benzer olayın Vaio F ve C serisi dizüstü bilgisayarlarda olduğunu kayıtlarına geçirdi.

Sorunun kaynağı ise sistemin ısısını kontrol eden BIOS yazılımı. Sony, kullanıcıların bir an önce BIOS yazılımlarını güncellemesini istiyor. Güncellemenin nasıl yapılacağını bilmeyenler ise bir Sony yetkilisine gidip orada BIOS yazılımını güncelleştirebilirler.

Bu sorunun bulunduğu modeller ise şöyle; VPCCW25FG/B, VPCCW25FG/P ve VPCCW25FG/W.

Facebook yine değiştirdi!


Hala Windows XP'den vazgeçemeyenler... Bu haber hiç de hoşunuza gitmeyecek...

Facebook son zamanlarda gizlilik konusunda oldukça eleştiri almıştı. Kullanıcılarının bilgilerini, kullanıcının haberi olmaksızın başka sitelerle paylaşılması büyük tepki çekmişti.

Artık yeni gizlilik şekliyle Facebook, kullanıcılarına biraz daha güven veriyor. Artık yeni bir uygulama kurduğunuzda ya da bir siteye Facebook hesabınızla ilk kez giriş yaptığınızda karşınıza bir kutucuk çıkıyor. Bu kutucukta sizin o siteyle ya da uygulamayla paylaşılacak bilgileriniz gösteriliyor. İsterseniz bu bilgileri onaylıyorsunuz, isterseniz de onaylamayıp bilgilerin paylaşılmasını istemiyorsunuz.

Ayrıca bir kere paylaşılmasına izin verdiğiniz bilgileri de daha sonradan iptal etme şansınız da bulunuyor.

Windows XP'cilere kötü haber!



Hala Windows XP'den vazgeçemeyenler... Bu haber hiç de hoşunuza gitmeyecek...

Yıllar içerisinde birçok sorunla karşı karşıya kalan Windows, bu seferde bir başka "sistem saldırısı" haberiyle karşımıza çıkıyor.

Microsoft'un kendi güvenlik takımının araştırmaları üzerine, 10,000 farklı bilgisayarın Windows Yardım ve Destek Merkezi bölümünde bug'lara rastladı. 10 Haziran'da araştırmacı Tavis Ormandy tarafından ifşa edilen sistem açığı, uzak mesafeden kontrol edilen bir bug olduğunu gözler önüne serdi. Özellikle Windows XP ve daha da önemlisi Server 2003 tabanlı sistemlere saldıran bir açık ve spesifik olarak web siteleri tarafından son kullanıcıya çok hızlı bir şekilde ulaşabiliyor.

Saldırıların en çok görüldüğü ülkelerse; A.B.D., Rusya, Portekiz,Almanya ve Brezilya. Saldırılar gelişigüzel bir şekilde html ve php sayfaları üzerinden yapılıyor.

Saldırı nasıl işliyor?

Saldırı başladıktan sonraysa genel olarak bilgisayarınıza Obitel denen bir "arka kapı" kuruluyor ve bu arka planda çalışan program sayesinde gereken malware'ler birer birer bilgisayarınıza kuruluyor.

Bilgisayarınızı sömüren bu malware'ler, zaman içerisinde birer trojan'a dönüşüyorlar. Windows'sa bu trojan'ları şu şekilde algılıyor; Win32/Swrort.A, Win32/Tedroo.AB, Win32/Oficla.M ve Win32/Neetro.A.

Duruma bir çözüm arayan Microsoft çalışanları en yakın zamanda bir yama ile her şeyi kontrol altına alacaklarını söylediler. Bu arada oluşmuş olan tehdide karşı kullanılması gereken programlar arasında Essentials, Forefront Client Security gibi programlar yer alıyor.